19 Ağu 2013

ASİT ATAN ERKEKLER....BİR BAŞKA KADIN KALİAMI....

  Biliyorum yazmayalı asırlar geçti. Bunun için bin tane bahanem var , bir tane düzgünü yok. Affınıza sığınıyorum bu mihvalde. Daha fazla da uzatmadan yazıma geçiyorum.

 Mısır da yaşanan katliamlarla ilgili internette araştırma yaparken, bir internet klasiği olarak bir link diğerine bağlandı ve ben kendimi Pakistan'da buldum. Pakistan 'da da çok korkunç bir katliamın yapılmakta olduğunu öğrendim. Okudukça, araştırdıkça tüylerim diken diken oldu. Kadın haklarına ve kadın hayatına (ben de bir kadın olduğum için elbet-tabi ki kadının kadına yaptığı eziyetler de gayet takdire şayandır) son derece duyarlı biri olarak bunu yazmak ihtiyacı hissettim. ERKEK EGEMEN DÜNYA VE LOTUS AYAKLAR başlıklı yazımda da buna benzer bir konuya değinmiştim. İnanılmaz çok kişi okumuş bu yazıyı, empati yapmış ve şaşırmış.

 O zaman şimdi yazacaklarım da sizi çok şaşırtacak, üzecek ve bu dünyada kadın olarak yaşamanın ne kadar zor, ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha hatırlatacak.. Bu yazı bazı son derece üzücü- dehşete düşürücü resimler içermektedir. Bu konuyla ilgili önceden uyarmak istedim..

 Kadınlara karşı yapılan bir katliamdan bahsedeceğim. Yüzlerine ve vücutlarına  asit atılmak suretiyle, cezalandırılan kadınların yaşadığı asit katliamından. Bu katliam tahmin ettiğimden çok daha fazla ülkede gerçekleşmekte. Biz bile eski Türk filmlerinden aşinayızdır. Kötü adamlar-pezevenkler- kadınlar onlar için çalışmak ve fahişelik yapmak istemez veya kaçmaya çalışırlarsa, bu kadınların yüzlerine asit atarak onları cezalandırırlardı. Hindistan, Pakistan, Bangladeş başı çekmek üzere, Nijerya, Uganda ve Etiyopya bu korkunç eziyetin kadınlara en çok uygulandığı ülkeler.

 Kurbanlar çoğunlukla 13-26 yaş arası çok genç kadınlar. Kendilerine asit atılmasının sebebi de % 50 oranında bir evlilik teklifini geri çevirmeleri sonucu teklifi eden kişinin kıskançlık krizine girmesi, geri kalan vakalar ise kocalarına karşı çıkan kadınlar, kız çocuğu olmasından rahatsız olup çocuğu öldürmek isteyen babalar, kıskanç kocalar ve iki aile arası kavgalar gibi sebepler.

 Bu ülkelerde senelerce bu katliamı yapanlara karşı o kadar komik cezalar verilmiş hatta daha eskiden yapan kocaysa affedilmişti. Dolayısıyla asit ile saldıracak olan kişinin hiçbir korkusu yoktu. Çünkü en fazla 1 yıl yatıp çıkacaktı. Çoğu zaman o bile olmayacaktı.

Yeni yeni bu saldırıyı yaşamış ve hayatta kalmış kadınların batılı kadınlardan ve hükümetlerden aldıkları desteklerle kurdukları kuruluşlar ve bu kuruluşların hükümetlere baskı yapmaları sonucunda, ağır cezalar verilmeye başlanmıştır. Cezaların arttırılmasıyla beraber vakalarda dramatik bir düşüş yaşanmıştır. Bunun çok daha önceden yapılabilmesinin mümkün olması ve bu hükümetlerin, kadınlarını salladıklarından değil de, batılı abilerinden çekinmeleri sebebiyle bu yasaları çıkarmaları işin en acı kısmıdır kanaatimce. Bu kadınlara yardım eden kuruluşlardan bazıları , The Asian Human Rights Commission (AHRC)  , Acid Survivors Foundation , Acid Survivors Trust International dır.

 Asit saldırıları, erkek egemen toplumlarda erkeklerin ne kadar acımasız, ne kadar sadist olabileceğini göstermektedir. Çok yakın geçmişe kadar yapılan saldırılara karşı verilen cezaların çok hafif olmasına ek olarak, kadınlar polise gidip şikayette bulunmak istedikleri zaman da polis tarafından hor görülmekte ve büyük sıklıkla şikayetleri ciddiye bile alınmamaktaydı.

 Bu ülkelerde yaşayan kadınların ancak %30 kadar bir kısmının doğru düzgün tedavi olabilecek olanaklara sahip olduğu düşünülürse, kalan kısmın hiç tedavi göremediği ve korkunç acılar, yaralar ve sakatlıklarla yaşamak zorunda oldukları bir gerçektir. Şimdi cezaların arttırılması ve Asit kurbanları için kurulmuş örgütlerin yardım elini uzatmaları sayesinde tedaviye ulaşmak daha mümkün hale gelmiştir. Ancak tedaviyle bile bu kadınlar asla eski hallerine dönemez, çoğu korkunç derece deforme olmuş bir halde hayatlarını sürdürmek zorunda kalırlar.

Bu iş için kullanılan asitler genellikle, sülfürik, hidroklorik ve nitrik asittir. Altın parlatmaya yarayan nitrik asidin kuyumculardan, motosikletlerle ilgili mekanik mağazalarından da sülfürik asidin bulunması mümkündür.

Yüzüne ve vücuduna asit fırlatılan kadınların başına gelenler ise bu asitlerin bulunmasından çok daha zordur. Bu asitler deriyle temasa geçtikleri anda çok hızlı bir şekilde eritmeye başlarlar, burun kulak gibi kıkırdak dokular en önce erir, gözlerle temas halinde körlük hemen hemen kaçınılmazdır. Tıbbi yardımın gecikmesi durumunda dudaklar, dişler ve kemikler erir. Asidin gazını solumak bütün ciğerleri ve solunum yollarını yakar buralarda da ahrazlara sebebiyet verir. Hayatta kalan ve tedavi görebilenler sertleşmiş deri, devasa yara izleri gibi en hafif yan etkilerden biraz daha az etkilenselerde sonuçta estetik operasyonlar hiçbir zaman erimiş çenenizi eskisi gibi yerine getiremez veya yok olmuş gözleriniz görmeye başlayamaz. Hayatta kalıp tedavi görememiş olanlar ise korkunç yara izleri ve eriyip birbirine kaynamış deriler yüzünden suratları boyunlar ve gövdeleri birbirlerine yapışmış olarak yaşamak zorunda kalabilirler.

Böylesine bir vahşeti, yıllarca göz ardı etmek, ceza sisteminde uygun düzenlemeleri yapmamak, kadınlara bunu yapanları sanki ödüllendirir gibi serbest bırakmak, hafsalamın  alabileceği bir şey
değildir.

Hep söylerim neredeyse bütün toplumlar erkek egemendir, ancak fanatik erkek egemen toplumlarda, gerek din, gerek adap-namus  gibi kavramlar bahane olarak gösterilerek, kadınlara çok korkunç eziyetler edilmektedir.

Bu yazıyı yazdım, çünkü bilin istedim. Kadınlar yalnız, kadınlar çaresiz, kadınlar devamlı eziyet görüyor. Sessiz kalmayın istiyorum. Yakınlarınızda, bildiğiniz, hissettiğiniz olaylar yaşanıyorsa sessiz kalmayın. Siz yaşıyorsanız, sessiz kalmayın. Ülkemiz de kadın hakları konusunda hala kırk fırın ekmek yemek zorunda olsada bu ülkelerden daha iyi durumda, yardım daha ulaşılabilir, umut daha büyük....

Şimdi sizleri bu korkunç katliamın kurbanlarından bazılarıyla baş başa bırakıyorum. Kendi hikayelerini kendileri anlatıyorlar zaten...







 NAJAF SULTANA
16 yaşında. Babası kız çocuk istemediği için üzerine asit dökmüş. Daha sonra da bakması için onu akrabalarına terketmişler. 15 estetik ameliyat geçirmiş ama koku alamıyor ve gözleri eridiği için kör.




 SHAHNAZ BİBİ
35 yaşında. 10 sene evvel evlenmek istemediği için aileler arasında çıkan anlaşmazlık sonucu karşı tarafın saldırısına maruz  kalmış. Hiç tedavi görme olanağı olmadığı için yüzünün erimiş etleri gövdesiyle birleşmiş. Yemek yemek inanılmaz zor. Ve yara izleri hala acı veriyor.


MEMUNA KHAN
21 yaşında. Bir grup erkek, onun ailesine kin besledikleri için yüzüne asit atmışlar. 21 kere estetik ameliyat geçirmek zorunda kalmış. Bir gözü kör. Kulakları yok.


BASHİRAN BİBİ
57 yaşında. 25 sene evvel kocasının evinde kayınvalidesi tarafından yakılmış. Poliste olay kaza diye geçmiş. Ama bu sözde kaza sonrasında koku alamıyor, kör ve korkun nefes darlığı çekiyor. Daha da acısı gidecek yeri olmadığı için kocasının ailesi ile yaşamaya devam etmek zorunda kalmış. O korkunç aileye bu haliyle 5 çocuk vermiş. Yardım kuruluşları ona her sene belli miktar para gönderiyorlar ama kocası paranın hepsini kendi alıyor ve 25 senedir olduğu gibi onu tedavi ettirmiyor.


 NASREEN SHARİF
23 Yaşında. Çok güzel olduğu ve çevredeki erkekler onunla evlenmek istedi diye kendisini kıskanan erkek kuzeni tarafından 14 yaşındayken, uyurken yüzüne asit dökülmek suretiyle sakat bırakılmış. Kulakları erimiş, kör ve burnundan nefes alması neredeyse imkansız.
PARVEEN AKHTAR
38 yaşında. Kocasının yeniden evlenmesini istemediğini söylediği için kocası tarafından üstüne asit atılmış ve ayrıca yanıcı bir madde daha dökülerek tutuşturulmuş.











NOT: ASİDİK BİR MADDE YÜZÜNDEN  YANIK OLUŞURSA, YANIĞIN ÜZERİNE SÜT DÖKMEK, BOL SUYLA YIKAMAK VE DERHAL DOKTORA GİTMEK GEREKİR....

Hiç yorum yok: